#dinler tarihi
Explore tagged Tumblr posts
Text
Dünkü paylaşımım da cehaletle savaşacağıma dair Atatürk'e bir söz vermiştim ama bu savaşa yıllar yıllar önce kendi cehaletimle savaşmaya başladığımı ve bu savaşımın hayatım boyunca süreceğini söylememiştim.. Bunu belirttikten sonra gelelim sırf inanmadığım için beni cahil gören, okumam gerektiğini söyleyen bay hafız @gucluturk1 kardeşim.. Sana da bir sözüm vardı, seninle ayet konuşacaktık unutmadım kardeşim.
Kardeşim diyorum çünkü neye, nasıl inanırsan inan, hangi dil, hangi dilden, hangi ırktan olursan ol benim gözüm de bir insansın, kardeşimsin sana karşı asla bi kin ve nefret beslemiyorum seni anlıyorum. Benim sana baktığım gözle sen bana bakamazsın bunu da anlıyorum çünkü senin inanmak zorunda olduğun kitap da, değil beni, küfrü imana tercih etmiş ise baban, kardeşin bile olsa onu dost edinemezsin diyor (tevbe 23) hele yahudi ve hristiyanı hiç dost edinemezsin (maide 33)
Neyse.. Kur'an'ı konuşacaktık, hemde bütüncül konuşacaktık! Buyurun İsterseniz yukarıdaki iki ayetle başlayalım veya geçen günlerde paylaştığım talak 4 ü konuşalım.. Konuşulacak ayet, hadis çok sizi dinliyorum, esenlikler diliyorum.
24 notes
·
View notes
Text
AŞURE GÜNÜNÜN ANLAMI NEDİR - KENDİME YAZILARIM
Geçtiğimiz yıllarda kurban kesenler konu komşuya eşe dosta kurban eti dağıtırlardı, bu bayram değil dağıtan, kurban kesende nadir, kestim diyenler ise ya yurt dışında kesmiş ya da dip frize depolamamış herhalde, hadi kurbandan geçtim, dün aşure günü idi yahu, hiç aşure kaynatan dağıtan da yok, bu kadar mı fakirleştik, ya da bu kadar mı cimrileştik.
Bu vesile ile Aşure geleneğinin tarihsel süreci:
0 notes
Text
🎯 Dinler Tarihi Meğer Çok Oynakmış 🎯
Satır aralarına en değerli ilmi sır bilgileri yazmak bu yazın ustasının en değerli hüneridir.
Tarihi olan kültürü olan ve sır taşıyıcıları tarafından değiştirilmesine asla izin verilmeyen bir tek Türkler var. Zaman zaman devleti yöneten gafletler yüzünden yaşanır gerilemeler.
Dijital peygamberler dinler tarihini biz yazdıktan sonra değiştirecek bilgileri yaymak akıllarına geldi. Nedense?
Hun oğullarına ne tembih etmişti?
Yeryüzünün öğreticisi olmak için, gökyüzünün seçilmiş öğrencisi olmak gerekir.
Kök Ata'nın gökyüzü oğlu Hun, yeryüzü oğlu alim'di.
Alimin oğlu yeryüzünde Türk soyunu devam ettirdi.
Hun'un tembihi yeryüzünde töre oldu. Töreninde çıkış yeri belli oldu.
Şeytanın oğullarının tarafına geçenler hala yasak elma hikayeleri ile oyalanıp duruyorlar.
Oysa adam oğulları yasak elma değil, kızıl elma peşindeler.Yaratan onlara kızıl elma'yı bulmaları için yeryüzünde ordular kurmuştu.
Onlara ganeş (Güneş), RA diyenler oldu. En son Anka RA da buluştular. Küllerinden doğan güneş şimdi nerede? Onu arıyor şeytanlar. O bir bedende mi yaşıyor sanıyorlar?
Tufanı gökte Hun, yerde Nuh yaşadı.
Son tufan neydi? İletişim çağında duyan olmadı!
Şeytanın oğulları şimdi ay'ı bombalıyorlar.
Yeryüzüne hakim olmak için.Adam (Adem) oğullarına karşı hileli hazırlıklar pesindeler.Adam oğulları da boş durmuyorlar.Bütün hileleri boşa çıkaracak tüm hazırlığı yapıyorlar. Bitti sayılır.
Zalimlerin yaşattıkları zulmü yaşasınlar diye bekliyorlar.İlk darbeyi onların tümünü canlı ölülere çevirecek bir mesaj ile verdi dersini.Yaşattıkları tüm zulmü kendileri yaşayana kadar sürecek bu savaş.
Dünyaya soluk verenlere karşı dünyayı kirletmek nefessiz bırakmak kimin fikriydi?
Son yalancıya müttefik olanlara bakın orada görürsünüz. İttifak kuranlara bakın orada görürsünüz onları.
Şeytan neden taş dikiyor yeryüzünün her yerine kendi adına?
Taşa yaşam kazıyan kayanın oğullarına karşı onun yaptıklarını taklit ederek ve onun güçlerini kendi gücü gibi göstererek ne yapmak istiyorlar?
İnsana us kullanmak yakışır. Şeytan güç ve gösteriş ile algıyı yönetir ve usu devre dışı bırakır.
Şeytan kılık ve niyet değiştirmiş insandır.
Kanatlı gökbörüler ne için inmişlerdi yere?
Ganeş'ten mi geldiler?
Ay küreden mi?
Nereden geldiler?
Orada bir yıldız duruyor! Kim o yıldız?
Yeryüzü hakimiyeti için yeniden beklenmiyordu Göktürk veya Köktürkler. Kök gök'ün yeryüzüdür. O kök bir asır önce Anadolu bir çınar olarak sonsuzluğun insanlığın devleti yaşasın diye edildi. Başkenti küllerinden yeniden doğan bir yerdi. Yalnız onlar zamanlaması şeytan için çok manidar bir zamanda geldiler.
Onları şimdilik şeytana uyanların gözleri görmüyor. Şeytan onların aklını başından alacak tüm hileleri oynayacak.
Nereye kadar?
O son yakındır.
Şimdilik zamana sığıyor günler ve aylar. Gün gelecek ay zamana sığmayacak!
Dünyadan yeşil gözüken ay birden Kızılay'a neden dönüştü?
Şeytan ay'a saldırmış ve yakmıştı.Ay'a insan gönderiyorlar! Neden?
Hun oğulları indiklerinde dünyaya kök ata, kök ana ata kardeşleri ile kucaklaştı.Bir daha ve son kez sonsuza kadar kucaklaşacaklar.
Şeytanın oğullarını ve ona uyanları ay ve yeryüzünden defedene kadar yan yana gelecekler.
Yaratanın çizdiği yörüngede taşınan kadim bilgiler ve yeryüzüne hakim olmanın sırları vardı.
Dünyaya en yakın küre ay'dı. Hun'a uyanlar ay'a göçtü.
Ay bilgi doldu.
Son kadim ilim sahibi Ata Türk Hatay boyut kapısının sahibi oldu.
Şeytan şimdi bu boyut kapısının peşine düşmüş.
Hiçbir boyut kapısı şeytana açılmaz ki!
Açılır diyen şeytan bollaştı yer kürede.
Ay yandı!
Yeşili kızıl oldu.
Manyetik tufan nedir? Manyetik tufanda kimler yakıldı?
Hun'un oğulları ilim ve bilim sahibi iken şeytan neydi?
Bugün ilmi unutturarak bilimi hileye kurban ettiler?
Yaratılmış yapısı olmayan gemiler ne iş yapar?
Cenk denizinde hangi tufanda o gemi hangi zalimler ile cenk etti.
Kaptanı kimdi?
Susuz denizlerde kimler boğuldu? O denizde hangi gemi hangi kılık ile neden yüzüyor. Onları kim boğdu?
Kiminin canını alarak kimilerinin de canlı ölüler olmasını kim sağladı?
Şeytana yenilmemek için nefsinden soyunmak gerek.
Türkler yine nefsinden soyundu.
Cinler, elifanlar ve insansılar türeyip çoğalınca birbirleri ile ittifaklar bile yaptılar.
Birkaç mevzi kazandılar diye seviniyor zavallı şeytanlar ve onun avanesi olanlar.
Hun'un soyundan ok-uz ataya oğuz dediler.
Oğuzlar dokuz gezegene dokuz alamet nişanı dikerek hakim oldular.
Dokuz alamet nişanının dokuz düşmanı peydahlandı.
Şeytan soyu ve müttefikleri kadim sırra karşı bilenmiş ne yapacağını bilemiyor.
Sırrı yeryüzünde çıkan o kadim adam oğullarını tamamen yok edeceklerini sanıyorlar.
Deccal, Mehdi ve Mesih yalanları ile kendi planlarını peşlerine taktıkları nefsinin esiri her insansı yaratığa öğreterek insanı insanlıktan çıkarıyorlar.
Şeytan tanrı benim demek için yeryüzünde tüm gücü ele geçirmenin peşine düşerek çıldırdı.
Bunun karşısına birisinin çıkması gerekiyordu.
Yaratanın kamçısı Türk'den başka kim çıkabilirdi?
Bütün kayıtlarını taşlara yaptı kayanın oğulları.
Gün geldi üç çağı birleştiren bir atam (adam) geldi.
Onun adı adam oğlu ok-uz (Oğuz)'du.
Gün geldi tüm ok-uz'lar Ata Türk oldu.
Evrenin en bilgeleri çok hünerliydiler.
Zaman onlara belli döngüler içinde fırsatlar sunuyordu.
Hakkından gelebilecek başka kim vardı?
Dört düzün çağı, yeryüzünün çağı ve zamansızlık çağı.
Şeytan bu ne demektir diye sordu?
Sonra yanıt alamayınca kendini onun yerine koydu.
Yeryüzünde ırklar birliği olan ulus devletleri oluşturan insanları kendilerine şirk ettirmenin araçlarını sahiplenerek onların muhtaçlığını bu yolla sağladı. Irkları birbirine düşürerek birinin diğerini ezdiğini ve diğerine karşı kışkırtarak bozgunculuk yaptılar.
Sadece ırkları kışkırtmak yetmedi şeytana.
Dinleri yöneterek her dinde mezhepleri aynı yöntemle birbirlerine düşman ettiler.
Tarikat ve cemaatler kurarak dinleri din olmaktan çıkartarak toplumların birlik ve beraberliğini bozarak bir fitne ve fesat olarak varlıklarını her ulus devlet ve ulusun yaşadığı toplumda hissettirdiler.Kimi ırklara devlet olacaksınız sözü vererek, kimilerine dininizi yaşayacaksınız diyerek kışkırttılar.
Yakın tarihin talanı özelleştirme talanı ile ele geçirildiği güçler sayesinde insanları seçerek kendilerine hizmet edenler ve etmeyenler diye yine kullandığı yönetimler sayesinde kendilerine kusursuz hizmet edenlere maddi olanaklar ile güç vererek kendilerine karşı çıkanları cezalandırmaya kalktılar.İnsanları kendilerine şirk etmek ve etmemek durumuna göre yine fitne ve fesat ile öldürttüler.
Devlet yok şirk var anlamına gelen artık şirketler var diyerek kullandıkları her şirketi devlet ve ulus için birer tehdide dönüştürdüler.
Şirket şirk kökünden gelir.
Şirk et ise şeytana ve sahip olduğu güce tap demektir.
Demokrasi adı altında siyasi partiler ve ideolojiler ile ulusun birlik ve beraberliğini parçalayarak diğer güçler sayesinde kendi adamlarını topluma seçtirmek yoluyla herkesi şeytana hizmet ettirdiler.
Ne demişti Hun'un tembihinin son askeri Atatürk; 'bizim siyasi partilere ihtiyacımız yoktur biz milli birlik ve beraberliğe muhtacız.
Atatürk'e bu yüzden düşman oldular birlik ve beraberliği bu yüzden yok etmek istediler.Bankalar, medya, enerji, teknoloji, gıda, üretim ve tüketim araçlarının tamamını bu sebeple devleti yönetenleri aldatarak ele geçirdiler.
Atatürk onlarında hadlerini bilmek şartıyla karma ekonomi olan kamu ekonomisi içinde bizim kontrolümüzde yaşamaları için kabul etti.
Onlar ise Atatürk'ü öldürdüler kadim sırlı fikirlerini öldürmeye sıra gelince orada çaresiz kaldılar.
Kadim devleti hileyle seçilenler değil kadim sır gereği seçilenler yönetir.
Atatürk devletinin başındadır.
Toplum kendi verdiği kararın bedelini zalim şeytanlar ile birlikte ödeyecek.
Kök Türk ata yer küreye inmeden dünya zamanı olmayan yerde yürüdü.
Eşi de ay'da yürüyordu.
Sonra yeryüzüne birlikte indiler.
Anadolu o gün bugündür bizimdir.
Ay parçası oğullar öyle türedi.
Neydi Hun'un oğullarına tembihi?
Şirk'i, fitne ve fesadı yeryüzünde yok etmekti.
Birlik ve beraberliği şeytana karşı sağlamak.
Kadim devlet bu sebeple ulus devlet oldu.
Sonsuza kadar yaşamak için Türk devleti olarak kuruldu.
Atatürk kimin tembihinin sözcüsüydü?
Bu sır bilgilerin yazılmak zorunda kalınmasının sebebi toplumun içinde şeytana teslim olmamış insanların umutlarını yaşatmak ve şeytana uyanların şeytan ile birlikte yaşattıkları zulmü kendilerinin yaşadıklarını görecekleri zamanın geldiğini duyurmak içindir.
Türklerin tarihini sakladılar özellikle
Türk olanlardan sakladılar.
Atatürk sonrası şeytanın ilk başarısı tarih kitapları, toplumun aleyhine olan eğitim ve öğretimdir.
Kim olduğunu bilmeyen neye sahip olması gerektiğini bilemez.
Bir toplumda herkes kadim sır sahibi olamaz.
O sırra sahip çıkan kurtulur çıkmayan bedelini çok ağır öder.
Kadim ilmi sır taşıyan insanlar kendileri için beklentisiz olurlar.
Onların görevleri o yüksek ideali yerine getirmek ve şeytana uyanların ve uyma ihtimali olanları kurtulmaları için uyarmaktır.
Her kadim sırrın şeytanı çıldırtmak için bir görevi ve görevlileri var.Kim güçlerine güvenerek azmış ise bilin ki sonu gelmiş demektir.
Zalimler bittiklerini anladıkları zaman zulümlerini artırırlar.
Önder Karaçay
Çok değerli öğretmenim Mustafa Bay bu yazıma aşağıda ki yorumu yapmış.
"Görülen lüzum üzerine..."
Sabırla okunmalı,
Satır aralarını...
"Alemde şer, Oğuz'da er tükenmez!"
Tebrikler Önder Kardeşim.
#önderkaraçay#mobbingbank#önder karaçay#mobbing bank#insan#atatürk#devrim#mahşer tufanı#zulüm#türk fırtınası#hun oğulları#adem oğulları#oğuz oğulları#dinler tarihi#mesih#mehdi#deccal
0 notes
Text
Dinler Tarihi 2022-2023 Final Soruları
Dinler Tarihi 2022-2023 Final Soruları Auzef Tarih Güz Dönemi Dinler Tarihi 2022-2023 Final Soruları Dünya Dinleri Tarihi: İnançların Kökleri ve Evrimi Dünya dinlerinin tarihi, insanlık tarihi kadar eski ve karmaşık bir konudur. Bu makalede, eski Türk topluluklarının ilk dini olan Gök Tanrı inancından başlayarak, farklı dinlerin kutsal kitapları, önemli figürler ve inanç esasları üzerinden…
View On WordPress
0 notes
Text
Ortadoğu'da çatışmaların kaynağı Kudüs tarihi
Kudüs, Ortadoğu'nun en eski ve en kutsal şehirlerinden biridir. Yahudiler, Hristiyanlar ve Müslümanlar için önemli bir dini ve kültürel merkezdir. Bu nedenle, Kudüs, Ortadoğu tarihinin ve çatışmasının merkezinde yer almaktadır.
0 notes
Text
Kutsal Kase: Gerçek mi, Mit mi?
Kutsal Kâse hikayesi İsa’nın Son akşam yemeğinde kullandığı söylenen ve mucize güçleri olan bir kadeh diye anlatılır. Ayrıca Aramatyalı Yusuf’un çarmıha gerildiğinde İsa’dan damlayan kanları bu kadehte biriktirdiğine inanılır. Ancak bu olaydan yüzyıllarca hiç söz edilmez. İsa ile ilgili olan her şey şimdiye kadar yazılmış tüm İncillerde bir bir, harfi harfine ve en ince detayına kadar anlatıldığı…
View On WordPress
1 note
·
View note
Text
Noel'den Önce Nardugan, Noel Baba'dan Önce Ayaz Ata Vardı
Noel kutlamaları, Noel Baba merasimi ve çam ağacı süslemek gibi ritüeller, Batı kültüründen alındıkları gerekçesiyle İslâm coğrafyasında hoş karşılanmaz; çünkü Hristiyan geleneği olduğu savunulur. Oysa Türkler’de...
NOEL’DEN ÖNCE NARGUDAN,NOEL BABA’DAN ÖNCEAYAZ ATA VARDI Noel kutlamaları, Noel Baba merasimi ve çam ağacı süslemek gibi ritüeller Batı kültüründen alındıkları gerekçesiyle İslâm coğrafyasında hoş karşılanmaz; çünkü bu adetlerin Hristiyan geleneği olduğu savunulur. Oysa Türkler’de Batı’dan çok daha önce var olan Nardugan Bayramında çam ağaçları süslenir ve Ayaz Ata isimli ak sakallı yaşlı bir…
View On WordPress
3 notes
·
View notes
Text
Bu konuda ne düşünüyorsunuz? Gerçeklere dalalım birazda!
#shahinelected #mısır #tanrı #gizemli #gizem #tarih #bilim #yaratılış #insanlık
#shahinelected#tarihte bugün#tarih#bilimkurgu#bilimsel araştırma#bilimsel keşifler#bilim#teknoloji#insanlar#insanlik#insanlık#insanlığımı yitirirken#insan#peygamber#dini#dinler#dinlerin tarihi#din#yaratıcı#yaratılış#varlık#var olmak#varoluş#antik mısır#mısır#ra#tanrı#allah#rabb#ahit
0 notes
Text
Sonunda taslağı bitirmeye yaklaştım sanırım, kardeşimle harıl harıl mitoloji ve dinler tarihi üzerine çalışıyoruz..
7 notes
·
View notes
Text
Güney Afrika'daki Namibya'nın Himba halkı arasında, bir çocuğun doğum tarihi, ne doğum anında ne de ana rahmine düştüğünde değil, çok daha önce belirlenir:
Kadın çocuk sahibi olmaya karar verdiğinde bir ağacın altına yerleşip dinlenir ve doğmak isteyen çocuğun şarkısını duyana kadar dinler. Ve o çocuğun şarkısını duyduktan sonra çocuğun babası olacak adama o şarkıyı öğretmek için geri döner. Sonra da çocuğa fiziksel olarak hamile kalmak için seviştiklerinde çocuğun şarkısını söyleyerek onu davet ederler.
Anne hamile kalınca bu çocuğun şarkısını köyün ebelerine ve yaşlı kadınlarına öğretir. Öyle ki çocuk doğduğunda yaşlı kadınlar ve çevresindekiler onu karşılamak için onun şarkısını söylerler.
Çocuk büyüdükçe diğer köylüler onun şarkısını öğrenir. Böylece çocuk düşerse ya da yaralanırsa, her zaman onu kaldırıp şarkısını söyleyecek biri bulunur. Aynı şekilde, çocuk harika bir şey yaparsa veya geçit törenlerini başarıyla geçerse, köy halkı onları onurlandırmak için şarkılarını söyler.
Kabilede, köylülerin çocuk için şarkı söylediği başka bir olay daha vardır. Kişi hayatının herhangi bir döneminde sapkın bir suç veya toplumsal bir davranışta bulunursa, köy merkezine çağrılır ve toplum halkı onun etrafında çember oluşturur. Sonra onun şarkısını söylerler. Kabile, antisosyal davranışın düzeltilmesinin ceza yoluyla değil, sevgi ve kimlik hatırlatmaları yoluyla olduğunu kabul eder. Kendi şarkınızı tanıdığınızda, diğerine zarar verecek herhangi bir şey yapmak istemezsiniz veya yapmanıza gerek kalmaz.
Ve aynı şey hayatları boyunca da devam ediyor. Evlilikte şarkılar birlikte söylenir. Ve bu çocuk yaşlanıp ölmeye hazır bir şekilde yatağında yatarken, bütün köylüler onun şarkısını bilir ve şarkısını son kez söylerler.
29 notes
·
View notes
Text
'Kurtarıcı olan, dinler değildir, hayata geçirdikleri sevgi ve adalettir, tabii bunu yaparlarsa...'
- İnancın En Güzel Tarihi
2 notes
·
View notes
Link
KURBAN KESMENİN ANLAMI
Günümüzde kurban kesmenin yorumu, adeta hak için
kurban
, kavurma için ise küp gibi görünüyor. gerçi günümüzde küpün yerini artık derin dondurucular aldı.
Ne yazık ki Kurban Bayramı, anlamını yitirmiş geleneklerle "örtülü" bir duruma gelmiş durumda.
0 notes
Text
🎯 Müslüman Kardeşler Macerasının Sonu 🎯
Yıl 1928 Mısır'da Müslüman kardeşler adı altında bir dinci ideoloji örgüt kurar.
Ortadoğu ve çevresi ihanet topraklarıdır. İnsanlığa zulüm eden bütün çabalar dünyaya bu topraklardan dinler veya ideolojiler aracılığıyla yayılmıştır.
Müslüman kardeşler adı altında dinci ideolojinin amaçlarını ve ilişkilerini tam zamanı geldiği için anlatmaya çalışacağım.
Bu örgütün kurulma sebebi Osmanlı imparatorluğu parçalanır bu coğrafyada bir tek Mustafa Kemal Atatürk Anadolu topraklarında Türk insanlık devrimini yapar.
Dil devrimi, kadınlar ile ilgili devrimler dine karşı bir devrim gibi gösterilmesini dinci bir ideolojiye dönüştürmek isterler. Anadolu üzerinde planları olanları Türk insanlık devrimi çok rahatsız eder.
Her coğrafya ve her toplumun farklı gerçekleri var.
Çok klasik bir sözdür coğrafya kader diye bilinen söz.
Oysa coğrafyanın kader olduğu kadar o coğrafyanın üzerinde yaşayanlar da o coğrafyanın kederi olabilir.
Bağımsızlık marşımızın yazarı Mehmet Akif Ersoy'un tarih ile ilgili tarihi sözünü hatırlatmakta yarar görüyorum.
✓ Tarih ders alınmış olsaydı tekerrür etmezdi.
Osmanlı sonrası devrim ile kurulan Mustafa Kemal Atatürk zamanında ki Türkiye Cumhuriyeti için bir müddet devrime muhalefet adına Mısır da kaldıktan sonra ülkemize dönen Mehmet Akif Ersoy Türk devrimini övmüş ve sahiplenmek zorunda kalmıştır.
Görkemli tüm kazanımlar aldatıcıdır.
Demo-krasi arap dilinde sürekli koltuk ve makamda kalmak anlamına gelir.
Her ziyniyetin demokrasi anlayışı farklıdır.
Bu sebeple demokrasi söylemleri dönektir. Niyeti okunamayan demokrasi söylemleri tehlikelidir.
Ortadoğu demokrasi anlayışı dinci sömürü niyeti taşır. Makam ve yetkiyi sürekli bu niyeti yaşatan zihniyetlere teslim etmek ister.
Batı demokrasi anlayışı da bundan farklı değildir. Maddi zenginliği birileri çıkarına koruyan zihniyetlerin makam ve yetki almasını ister.
12 Eylül 1980 askeri darbe sonrası bu iki niyetin işbirliği yaptığı tarihtir.
Dinci ideolojiyi benimseyen, muhafazakar milliyetçi ideolojiyi benimseyen tüm ideolojiler bu anlamda Türk-İslam sentezi adı altında Müslüman kardeşler dinci ideoloji ile laiklik devrimine karşı mücadeleye giriştiler.
28 Şubat öncesi ülkemiz ideolojisini benimseyen Erbakan bu anlamda Libya'da Kaddafi'yi ziyaret etme amacı bu örgütün lideri benim havası içinde gitti.
Bir çadır tiyatrosu yaşandı ve Kaddafi Erbakan'a yardımcısı gibi davranınca orada rezil olup gelmişti.
Sonrasında sermaye asker ortaklığı 28 Şubat yaşandı kendi içinden yeni bir müslüman kardeşler ideolojisini doğurdu.
Bop projesinin eşbaşkanı ülkemizi bu yolla yönetmeye başladı.
2011'de arap baharı başladı Ortadoğu ve Batı sömürge çetesi yeni bir temizliğe başladı.
Mısır'da Müslüman kardeşler kaybetti. Tunus kaybetti. Libya'da müslüman kardeşler ve batı çetesi operasyonu ile devrimci Kaddafi tuzağa düşürüldü ve öldürüldü.
Bugün hala Libya iç savaşı bitmiş değil. Bitecek gibi de değil.
Her toplumun ve coğrafyanın gerçekleri farklıdır. Libya'da devrim lideri Kaddafi'nin politikası yeniden hakim olmadan orada huzurlu bir yaşam mümkün değildir.
Gelelim asıl konumuz bize.
Bugün gelinen noktada dine en büyük zararı dini siyasete alet eden ideolojilerin verdiği gerçek ile karşı karşıya kaldık.
Arap baharı sonrası planlanan Türk Mevsimi çalışmaları batı çetesi tarafından yönetiliyordu.
Sermaye adına bu projeyi Bilderberg adına Mustafa Koç üstlenmişti. 21 Ocak 2016 tarihinde deşifre ettiğim için yaşamını bir ibret sonucu kaybetti.
Suriye'de ki politika da Türk Mevsimi amacına hizmet etmeye yönelik bir sömürgeci ve dinci ideoloji ortak projesiydi.
Mültecilerin ülkemize getirilmesi, 15 Temmuz ile rejimin sürekli makam ve yetki demorsasisi adı altında 1950 tarihinde başlayan ihanetin bir devamı ortaklığa dönüştü.
Bop projesi hangi niyete hizmet ediyorsa sermaye ve dinci ideoloji ortaklığı da aynı amaca hizmet ediyordu.
Dış siyaset us, duyunc ve mantık sorumluğu gerektiren bir alandır.
Sonunu düşünmeyen her çaba bedel ödemek zorunda kalır. O bedeli ödemek istemeyen zihniyet ise o bedeli hile ile topluma ödettirmeye kalkar.
Darbe yapar, yaptırır, savaşa sürükler iç savaşı kendini kurtarmak adına tercih eder.
Bugün yaşanan tüm gelişmeleri bu doğrultuda değerlendirmek gerekir.
Türk devrim tarihinin üç yüz yıllık bir geçmişi vardır.
Yetmiş beş yıllık bir yıkım mücadelesi olan niyetin geldiğimiz sorunlara baktığımız zaman bu devrime yenilmiş olduğu gerçeğini değiştirecek bir gücü ve iradesi kalmamıştır.
Mustafa Kemal Atatürk ve Türk insanlık devrimi yeniden kazanmıştır.
Anadolu'nun farklı ideolojik faaliyetler ile Türk ulusuna düşmanlık eden siyasi parti ve ideolojilere ihtiyacı yoktur. Anadolu ve Türk ulusunun birlik, beraberlik ve toprak bütünlüğünü koruyacak iradeye ihtiyacı vardır.
Ne mutlu Türküm diyene.
Önder Karaçay
#önderkaraçay#mobbingbank#önder karaçay#mobbing bank#insan#atatürk#devrim#mahşer tufanı#zulüm#türk fırtınası#laiklik#Müslüman kardeşler macerasının sonu
2 notes
·
View notes
Text
PEYGAMBER ENOK’UN KİTABI
Kitapta İdris'i de an. Çünkü o, özü sözü doğru olan bir peygamberdi. Onu yüce bir yere yükselttik" (Meryem Süresi 56-57) Kur'an-ı Kerim 1500 yıldır kayıp olan bir kutsal kitap, 1773 yılında Habeşistan'da bir manastırda bulundu. Peki hem Hıristiyanlar hem de Yahudiler neden bu kitabı ortadan kaldırmak istedi? Onları rahatsız eden ne vardı? Enok (Hanok) hem Tevrat'ta hem de İncil'de anılmakta. Kuran'da Hz. İdris olarak anılıyor. Tufan öncesi bu peygamber Nuh'un büyükbabasıydı. Ölümü tatmadan 365 yaşında göğe alındı. Bazı eski yazarlara göre bilim ve sanatları, yazı yazmayı ilk öğreten kişi Hermes, Thoth ve/veya Merkür ile birdi. Kitap, Tevrat gibi kutsal metinlerde anlaşılmayan ve kısa bir şekilde aktarılan birçok şeyi ayrıntılı bir şekilde betimliyor. Dehşet verici şeyler... Bunlar din adamlarını rahatsız etmiş olabilir. Adem ve Havva'nın torunları dünyaya daha yeni nüfuz ederken Düşmüş Melekler yeryüzüne indiler... Tanrı'nın emirlerine karşı geldiler. İnsanlarla iç içe oldular. İnsanlara savaş, kozmetik, kıymetli taşlar ve günümüzde yaygın nice ilim ve sanatı öğrettiler. İnsanlarla düşüp kalktılar, melez çocukları dehşet saçan devler Nefilim'di. Sonra dünya çatırdadı, ekseni kaydı ve büyük bir tufan her şeyi alıp götürdü.
dinler tarihi aslında sosyolojik bir çalışmadır. Uzun yıllara yayılmış bir süreçte insanların zorluklar, şaşkınlıklar, yıkımlar, doğal afetler karşısındaki tutumlarını inceleme fırsatı buluyoruz aslında. Çünkü mitolojiye baktığımızda ki o da zamanında insanların taptığı, uğruna adaklar adadıkları inançlarıydı; tamamen insan aklından çıkma ve ihtiyaca göre şekillenmeyle oluşmuştu. Yani insanlar kendi yaptıkları davranışları, sevdikleri şeyleri tanrılarına atfederek meşrulaştırmışlardı. Ve biraz da hayal gücüyle şimşekler, yıldırımlar pek tabii tanrıların insanları bir şekilde yargılama, cezalandırma yada uyarma biçimleri olabilirdi. Mitolojideki tanrılar, bu sebeple kısurludur. Çünkü fazla insanidirler. Semavi dinlere gelecek olursak, durum mitolojiyle benzerlikler taşımakla birlikte biraz daha farklıdır. İnsanlar daha bilinçli, akla ve mantığa yatkın önermelerle dinlerini oluşturmuş ve obje olarak bir şeye tapınmak yerine bir insanı önder seçmiş ve onu peygamber yapmıştır. Böylece objeye değil, onun ağzından çıkan tanrının sözlerine tapmışlar ve yaşayışlarını onlara göre şekillendirmişlerdir. Sözlerin gerçekten tanrının kelamı olduğu, kitapların gerçekten Tanrı tarafından yazdırıldığı yada değişime uğrayıp uğramadığı tamamen tartışılır bir konu kesinlikle ona girmiyorum. Çünkü herkesin inancına saygı duymakla birlikte insanların bana saygı duymayacağını düşünüyorum. Ama her işe başlarken söylediğimiz esirgeyen bağışlayan sıfatlarına her hangi bir cezalandırıcı Tanrı fikrini bağdaştıramıyorum. İşte semavi dinlerin kusuru da biraz burada başlıyor. Mesela Mitolojideki cezalandırılan titanlar hıristiyanlık ve yahudilikteki düşmüş melekler ikonografisiyle bağdaştırılabilir. Örneğin prometheus ateşi tanrıların dağından alıp insanlara da götürmüş ve bu yüzden sonsuza kadar bağırsaklarının iyileştikçe tekrar parçalanmasıyla cezalandırılmıştır. Tarihsel sürece baktığımızda ateşin bulunuşu insana hayır getirmiştir. Bu sayede ısınmış, etlerini çiğ tüketmek yerine pişirmiş ve neticede bakteriler yüzünden ölmekten de kurtulmuştur. Uzun vadede ateşli silahlar, savaşlar ve yıkımlar çıkmış olması ateşi kötü yapmaz. Onu o şekilde kullanmayı seçen insanı kötü yapar ki buda tanrının insana verdiği Özgür iradenin sonucudur. İnsanlığa aslında böylesine fayda sağlamış ateşi vereni yüce Tanrı neden cezalandırır. İnsanı o yaratmadı mı, ısınmasını veya pişmiş yemek yemesini istemeyecek kadar mı nefret ediyor insanlıktan. Aynı durumu semavi dinlerde düşmüş melekler üzerinden görüyoruz. Çünkü insan aynı insan. Atalarından, tüccarlardan duyduğu mitolojileri kendi dinlerine adapte ettiler. Ama melekte tanrının yarattığı insanda. İki yaratılandan biri diğerini kolladı, ona acıyıp ateşi verdi diye neden cezalandırılır. Birbirini çok seven iki kardeşin birbirini kollaması aslında bu. Neden cezalandırılır. Bunun gibi şeytanla iddiaya girip, kulunun inancını sınamak için onun malını mülkünü elinden alan, sevdiklerini alan Tanrı vardır. Mesela bu en nefret edilen günah olan kibrin tanrısallaşması değilde nedir. Nasıl bir tanrıda kibir gibi insani bir özellik olabilir. Sadece insanın yarattığında insani özellikler olabilir. Çünkü onun hayalgücü en fazla o kadar uzağa gidebilir. Yaratmaktan kastım yoktan var etmek değil tabii ki, kitap yazmak gibi bir hikaye oluşturmak.
5 notes
·
View notes
Text
Nisa suresi:
118: Allah o şeytana lânet etmişti. O da bunun üzerine şöyle demişti: “Yemin olsun ki senin kullarından bana uyup neticede bana ait olacak bir pay edineceğim.”
119: “Onları mutlaka doğru yoldan saptıracağım. Onları boş ümitler ve yalan sevdâlarla oyalayacağım. Onlara emredeceğim, hayvanların kulaklarını yaracaklar. Yine onlara emredeceğim de Allah’ın yarattığı şekli değiştirecekler.” O halde kim Allah’ı bırakıp şeytanı dost edinirse, elbette o, açıktan açığa büyük bir zarara uğramış olur.
120: Şeytan onlara bir takım vaatlerde bulunur ve onları boş ümitlerle oyalar. Zâten şeytanın onlara olan va‘di, boş bir aldatmadan başka bir şey değildir.
121: İşte onların barınakları cehennemdir; oradan kaçıp kurtulacak bir yer de bulamayacaklardır.
Emrine isyân etmesi sebebiyle Allah Teâlâ şeytanı lânetlemiş, azametine yaraşır bir kahır ve gazap ile onu huzurundan kovmuş, rahmetinden uzaklaştırmıştır. Buna mukâbil şeytan, yemin ederek kıyamete kadar insanları Allah yolundan saptırmak üzere harekete geçmiştir. Onlardan belli bir pay almaya azmetmiş ve ihlâsa erenler hariç herkesi aldatacağını söylemiştir. (bk. Sād 38/83) Gerçekten de insanlık tarihi boyunca görülen manzara şeytanın bu iddiasını tahakkuk ettirdiğini göstermeye kâfidir. Nitekim şu âyet-i kerîme işin hazîn neticesini şöyle haber vermektedir:
“Gerçekten de İblîs’in insanlar hakkındaki zan ve temennîsi doğru çıktı. Çünkü bir kısım mü’minler dışında herkes ona uyup gitti.” (Sebe’ 34/20)
Şeytanın elde etmek istediği payla alakalı olarak Allah Resûlü (s.a.s.) şöyle buyurur:
“Allah Teâlâ kıyamet günü:
«- Ey Âdem! Cehenneme gidecek kâfileyi gönder» buyuracak, Âdem:
«- Cehennem kâfilesi de nedir?» diyecek, bunun üzerine Cenâb-ı Hak:
«- Her bin kişiden dokuz yüz doksan dokuz kişi» buyuracaktır.” (Müslim, İman 379)
Şeytan akıl, irade ve imanı zayıf olan kimseleri doğru yoldan saptırmaya çalışır. Onları gerçekleşmesi mümkün olmayan dipsiz emeller, boş ümitler ve temennîlerle oyalar, uğraştırır durur. Her insanı yaşı, bilgisi, mevkisi, ihtiyaçları, arzu ve isteklerine göre ümitlere boğar. Özellikle günahta ısrar etmelerini sağlamak üzere ömürlerinin uzun olacağını, iyilik yapacak daha çok zaman bulabileceklerini, ileride tevbe edip Allah’a dönebileceklerini söyler ve bu düşünceyi onların zihinlerine yerleştirmeye çabalar. Onları daima Allah’ın razı olmayacağı yanlış işlere yönlendirir. Buna âyet-i kerîmede iki muşahhas misal verilmektedir:
Birincisi; putlara adanan veya belli vasıfları taşıyan hayvanların kulaklarını yarmak, gözlerini çıkarmak. Bu misal, din ve akıl dışı bütün yanlış anlayış ve hurafelerin şeytanın bir aldatmacası olduğuna işaret etmektedir.
İkincisi; Allah’ın yaratışını ve yarattıklarını değiştirmek. Bu misal de fıtrata ve selim tabiata uymayan sapmalara işaret etmektedir. Örnek olarak şu hususlara temas etmek mümkündür:
› İnsanların faydalanması için yaratılan güneş, yıldız, ay, taş ve ateş gibi yaratıkları putlaştırmak.
› Helâle haram, harama helâl, iyiye kötü, kötüye iyi demek; hayır yerine şer işlemek, imar edilmesi gerekeni yıkıp, yıkılması gerekeni imar etmek.
› Yaratılış kanunu zıddına işler yapmak; kadını erkek, erkeği kadın yapmaya çalışmak; kadın yerine erkek, erkek yerine kadın çalıştırmak.
› Erkekleri iğdiş edip hadım ağası yapmak; uzuvları yaratılış görevlerinin dışında kullanmak; nikâh yerine zina etmek, temizi bırakıp pisliklere koşmak.
› Bıyıkları sakalları yolmak, yüzleri boyamak, kılıklarını değiştirmek; kulak, burun kesip göz çıkarmak.
› Menfaati bırakıp zararı seçmek, ciddilikleri atıp eğlenceye heves etmek, doğruluğu budalalık, eğriliği hüner saymak.
› Ruhların yaratılışındaki selamet ve saflıklarını bozmak; hidâyet yolunu ve Allah’a kulluğu terk etmek; yaratılanı yaratıcı yerine koymak, tevhitten uzaklaşıp bâtıl dinler ve fikirler arkasında koşmak ve şeytanın peşinden gitmek.
4 notes
·
View notes
Text
Yahudiler ve Ağlama Duvarı
Bu yazıda Kudüs'ün tarihi geçmişine ve Yahudiler için kutsal olan Ağlama Duvarı'nın önemine odaklanıyoruz. Yahudilik için Kudüs, dinleri ve milli kimlikleri için temel bir semboldür ve Tanrı'nın Yahudilere vaad ettiği toprakların sembolü olarak kabul edil
Kudüs, Müslümanlar için kutsal olduğu kadar Yahudiler ve Hıristiyanlar için de kutsal bir şehirdir. Tarihi geçmiş açısından bakarsak, Kudüs’ün tarihi Yahudilikle başladığı için Yahudiler için diğer dinlere göre daha büyük önem arz etmektedir, diyebiliriz. Çünkü Yahudiler için Kudüs, bir var olma meselesidir. Dini ve milli kimliklerinin hem temeli hem de sembolüdür. Yahudi inancına göre Tanrı,…
View On WordPress
1 note
·
View note